Radyasyon Fiziği ve Uygulamaları Anabilim Dalı
Araştırma Öncelik Alanları
Alt Çalışma Konuları
Anahtar Kelimeler
Spektroskopi, çok değişkenli analiz, biyobelirteçler, idrar, Dozimetre, iyonize ve non-iyonize radyasyon, radyoterapi, Monte Carlo Modelleme
Önemi ve Gerekçesi
İdrar vücudun özelliklerine göre böbrekler tarafından sürekli ve dinamik olarak oluşturulan, içinde birçok durumun veya hastalığın ipuçlarını barındıran önemli bir biyolojik atıktır. Klinik pratikte ise idrar, elde edilmesi kolay ve noninvaziv olmasıyla diğer biyolojik materyallerden ayrılır. Hâlihazırda farklı yöntemler idrar özelliklerinin doğru bir biçimde belirlenmesi için kullanılmaktadır ancak bu yöntemler sınırlı sayıda klinik durumları sınırlı istatistiksel güç ile belirler. Bu nedenle hasta idrar örneklerinde farklı durumlarda doğru klinik tanıyı yüksek özgünlük ve duyarlılık ile ortaya koymak için yeni yöntemlere ve biyobelirteçlere ihtiyaç vardır. Bu amaçla son birkaç yılda yapılan idrar-FTIR (Fourier Dönüşüm Kızılötesi) Spektroskopisi çalışmaları, bu spektroskopi türünün tanı cihazı ve olası biyobelirteçlerin değerlendirilmesi için bir alternatif olabileceğini göstermektedir. İçerisinde 3000 den fazla madde barındıran idrar ile yapılan FTIR çalışmaların bazılarında kanser tanılı veya toksik madde kullanan bireylerin PCA (temel bileşen analizi), PLS (kısmi en küçük kareler) ve SVM (destek vektör makinaları) gibi istatistiksel yöntemler ile sağlıklı bireylerden ayrıştırılabildiği gösterilmiştir.
Değişen ve gelişen dünyamızda radyasyondan birçok alanda yararlanılması kaçınılmazdır. Radyasyon hayatımızın her aşamasında özellikle tıp, endüstri ve sanayi alanlarında yer almaktadır. Bu nedenle her geçen gün yapay radyoaktif kaynakların kullanımı da artmaktadır. Radyasyonu insan yararına kullanmayı amaçlarken şimdi ve gelecekteki toplumun sağlığını korumak ilk şarttır. Bu nedenle radyasyonun canlılar üzerinde oluşturduğu biyolojik etkilerin ve korunma yöntemlerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Bunun için hem fiziksel hem de biyolojik dozimetrelere ihtiyaç duyulmaktadır. Fiziksel dozimetrenin vücut üzerindeki konumu nedeni ile yetersiz kalması, büyük kitlelerin zarar gördüğü toplumsal radyasyon kazalarında ise bireylerde fiziksel dozimetrenin bulunamaması ve biyolojik çeşitlilik nedeniyle kişilerin radyoduyarlılığının farklı olması biyolojik dozimetriye üstünlük sağlamakta bu nedenle de fiziksel ölçümlerin biyolojik metotlarla desteklenmesi gerekmektedir.